Bu bölümde şiir, büyümenin, yani doğadan kopuşun acısını işler.
“Büyüdük çocukluğumuzdan, büyüdük tarihe usulca” dizesi insanın evrimini değil, doğadan uzaklaşma sürecini anlatır. Doğa bir “başka doğa”ya dönüşmüştür; insanın gözü artık tanrısal değil, ölçen ve hesaplayan bir göz olmuştur.
İkinci parçada doğa ile insan arasındaki sınır bulanıklaşır. “Belki kör bir çocuk küstü ağladı” ifadesiyle doğanın kırıldığı o anı simgeler; insan artık bir büyücünün hatasıyla yaratılmış gibidir.
Üçüncü bölümde “kaşla göz arasında oldu olan” dizesi, varoluşun anlık ve kırılgan doğasını vurgular. Ormanda kaybolmuş dev, insanın doğaya yabancı düşmüş halidir. Evrenle bağını yitiren modern insan, “ışığın püsürklü atları” arasında kaybolur.